Özet: Bu makalede John Dewey’in Türkiye ziyareti ve sonrasında ele aldığı raporların içeriği hakkında bilgiler bulunmaktadır. Raporda şaşırtıcı olan durum, Dewey’in günümüzden yaklaşık bir asır önce tespit ettiği aksaklıkların önemli bir bölümünün günümüzde hâlâ aktüalitesini korumuş olduğudur. Teknolojik gelişmeleri bir yana koyarsak eğitimsel süreçlerde rastlanan problemlerin 1924’ten bu yana çok fazla değişmediği söylenebilir. Bu durum, günümüze kadar var olan söz konusu tüm eğitim paradigmaları arasında eğitim sistemimizin ihtiyaç duyduğu yeni okul teorisinin öneminin bir kez daha gün yüzüne çıkarmaktadır.

Anahtar Kelimeler: John Dewey, Türk Eğitim Sistemi, 1924 Raporu

 1578_John__Dewey551

John Dewey, 1859-1952 yılları arasında yaşamış Amerikalı bir eğitim filozofudur. Eğitim felsefesinin temelinde yaparak öğrenme adını verdiği problem çözme yaklaşımı yani deneyim kavramı yer alan Dewey, yaparak-yaşayarak öğrenmeye ve tecrübeye önem veren pragmatizmi, mantıksal ve ahlaki bir analiz teorisi olarak geliştirmiş; deneycilik, işlevsellik ve aletçilik olarak da bilinen felsefe akımının kurucusu ünlü filozof ve eğitim teorisyenidir( Efendioğlu, Berkant ve Arslantaş; 2010).

Dewey’in hayatı wikipedia’da aşağıdaki biçimde özetlenmiştir (wiki, 2015):

“John Dewey 20. yüzyılın ilk yarısının en önemli ABD’li filozofu olarak tanınır. 1859’da Burlington, Vermont’ta dünyaya gelmiştir. Kısa bir öğretmenlik kariyerinin ardından felsefe alanında doktora yapmış ve 1889’dan sonra Michigan Üniversitesi’nde felsefe bölümünün başkanlığını üstlenmiştir. Daha sonraları Chicago Üniversitesi’ndeki görevi esnasında kamu eğitimiyle aktif olarak ilgilenmeye başlamış ve burada 1896-1904 yılları arasında, çocuk eğitimi üzerindeki gözlemlerini derinleştirdiği meşhur “laboratuvar okul”u kurmuştur. Akademik kariyerinin geriye kalan uzun bölümünde Columbia Üniversitesi’nde profesör olarak çalışmıştır. Dewey’in demokratik idealini ve bu ideale ulaşmakta eğitime biçtiği rolü iyi anlayabilmek için onun içinde yaşadığı dönemi kaba hatlarıyla tarif etmek gerekir. Dewey bir kriz, belirsizlik ve imkânlar çağının filozofuydu. Dewey’in Amerikası’nda, 1890’larda Chicago halkının yaklaşık yüzde yirmisi evsizdi; her dört kişiden biri işsizdi; hastalıklar kol geziyordu ve sağlık hizmetleri nüfusun büyük bir kesimine ulaşmıyordu. Toplumsal ihtilaflar her yerdeydi: bugün görülmemiş ölçülerde şiddet içeren grevler yaygındı; toplumun zengin ve yoksul katmanları arasında derin bir uçurum vardı; siyasi partiler güç sahiplerinin elindeydi ve yerel yönetimler yolsuzluk batağına saplanmıştı. Kargaşanın hakim olduğu bu ortama her gün, yalnızca kendi dilini konuşan yeni göçmenler ekleniyordu. İngilizce Chicago’da henüz yaygın bir dil değildi ve her dört kişiden yalnızca birinin ebeveynleri Amerika’da doğmuştu.

Fakat bu kriz ve belirsizlik ortamı Dewey ideallerinin gerçekleşebileceği imkânlar da içeriyordu. 19. yüzyılın sonlarından bakıldığında, otuz-kırk yıl sonrasının Amerikası’nın halkın toplumsal yaşam ve siyasete katılımı anlamında hangi yönde evrimleşeceği belirsiz görünüyordu. Noam Chomsky, eğitim ve demokrasi hakkındaki bir konuşmasında John Dewey’i klasik liberalizmin özgürlükçü değerlerinden beslenen ve erken eğitimde gerçekleştirilecek reformların toplumsal değişim için büyük imkânlar sağlayacağına inanan bir düşünür olarak tanıtır.”

Cumhuriyet sonrası var olan demokrasi sisteminde uygulanacak yeni eğitim anlayışını temellendirmek ve demokratik topluma uygun yeni öğretmen kadrosunu yetiştirme konularında fikirlerinden yararlanmak üzere dönemin maarif vekaleti İsmail Safa, John Dewey’e bir mektup yazarak kendisini Türkiye’ye davet etmiştir. Ziyaret 1924 (19 Temmuz-10 Eylül ayları arasında)  tarihinde gerçekleşmiştir.

indir (2)

Dönemin Darulfunun emini (İstanbul üniversitesinin rektörü) İsmail Hakkı Baltacıoğlu, başlangıçta John Dewey gibi düşünürlerin ülkeye gelmesinden ziyade ülkemizden yurt dışına öğrenci gönderilerek yeni eğitim anlayışına katkıda bulunulmasını istemiştir. Baltacıoğlu,  John Dewey’in kendisiyle yaptığı görüşmenin ardından bir gazeteye verdiği beyanatta, Dewey ile pragmatizm felsefesi, entellektüel pedagoji’nin mahzurları, Avrupa’da Amerika tedrisatının tesirleri, Belçikalı Dr. Decroly’nin kurumu, laiklik meselesi, Darulfünün ıslahı gibi konularda 1,5 saate varan bir konuşma yaptıklarını ifade etmiştir(Cumhuriyet, 1924; Akt. Ata,2001). O günlerde dönemin akşam gazetesinde ‘John Dewey Kimdir?’ adlı makalesi yayınlanan İsmail Hakkı, yazısında Dewey’in sadece bir filozof olmadığını, uygulamadan geldiğini belirtmekteydi(Ata, 2001). Baltacıoğlu’nun bu görüşmeden sonra kaleme aldığı bu yazı ile Dewey hakkında başlangıçta sahip olduğu olumsuz kanıyı önemli ölçüde değiştirdiği söylenebilir.

images (1)

24 Temmuzda Dönemin maarif müsteşarı Fuad Köprülü ile Darulfününda görüşen Jhon Dewey, Köprülü’den Türk eğitim sistemi hakkında genel bilgiler almıştır (Ata, 2001). Fuad Köprülü’de 25 Temmuz 1924 Tarihli dönemin Vakit gazetesinde ‘Dewey, çok maruf bir terbiye mütehassısıdır’ ifadesini beyanetmiştir.

14 Ağustos tarihinden sonra Ankara’daki görüşmelerine başlayan Dewey, Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Vasıf Çınar ve Atatürk’ün de katıldığı yemekte bir araya gelmişlerdir. Bu yemekte Atatürk ile Dewey yanyana oturmuş ve uzunca bir görüşme yapmışlardır(Ata,2001).

John Dewey, o dönemde bazı gazetelerde çıkan haberler ve oluşan farklı algılamalar nedeniyle zaman zaman müteessir olduğunu bildirmiştir. Ata (2001)’ya göre Dewey’in Türkiye’deki statüsü, rolü ve gelişi ile ilgili bir karışıklık yaşanmıştır. Bunun üzerine 16 Ağustos tarihinde dönemin gazetesi Tanin’de Kazım Nami Duru “Profesör Dewey’in Terbiye Sistemi” adlı bir yayınlamış, yazısında Dewey’in Türkiye’ye eğitim sistemini ıslah etmek için gelmediğini, hiçbir program ve yöntemin hiçbir memlekette doğrudan doğruya uygulanamayacağını belirtmiştir(Ata, 2001).

Dewey Raporu’nun Ana Hatları

John Dewey izlenimleri sonucu ele aldığı raporda özellikle tarım-ziraat, okuma-yazma, okuma alışkanlığı, kütüphanecilik ve ilköğretim programları gibi konular üzerinde durmuştur.

Dewey’in Raporu’nun Günümüze Yansımaları

Bülbül (2009)’e göre günümüzün eğitim problemleri ile ilgili çalışmalar incelendiğinde bu problemlerin eğitimin yaygınlaştırılmasından okullaşma oranlarının arttırılmasına, öğretmen yetiştirme politikalarından öğretim programlarına, yönetim ve denetim sorunlarından Millî Eğitim Bakanlığının örgütlenmesine kadar uzayan geniş bir yelpazede ele alındığı ve günümüze değin bu problemlerin birçoğunun etkili ve kalıcı bir biçimde çözülemedikleri görülecektir.

Dewey’in Raporunda ele alınan ve öncelikleri belirtilen konulardan bazılarının tam olarak çözülememiş sorunlar olarak hâlâ güncelliğini koruması dikkate değerdir. Bu sorunlardan bazılarını Efendioğlu, Berkant ve Arslantaş (2010) şöyle sıralamışlardır:

  1. Eğitime ayrılan bütçenin yetersizliği
  2. Öğretmenlerin hizmet öncesi ve hizmetiçi eğitimleriyle, mevcut uygulanan program arasında istenen birlikteliğin- ilişkinin yeterlilik düzeyinde kurulamaması
  3. 1924 yılından günümüze (1934, 1936, 1948, 1968, 2005) ilköğretim programının ve program yaklaşımının değişmesi*

(*Son olarak 2012’deki eğitim programında, 4+4+4 düzenlenmesi yapılmıştır.)

1924’te Dewey tarafından hazırlanan “Türk Maarifi Hakkındaki Rapor” da yer alan bilgilerin eğitim sistemimizde Köy Enstitülerinin kuruluşunda etkili olduğu söylenebilir. 1945 yılında ülkemize tekrar gelen John Dewey, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nü inceledikten sonra İngiltere ve Amerika’daki konuşmalarında “Benim düşlediğim okullar Türkiye’de Köy Enstitüsü olarak kurulmuştur. Tüm Dünya’nın bu okulları görüp eğitim sistemini, Türklerin kurduğu bu okulları göz önünde bulundurarak yeniden yapılandırması isabet olacaktır.” ifadelerini kullanmıştır(Ata, 2001; Akt. Efendioğlu, Berkant ve Arslantaş; 2010).

1940’lı yıllarda dünya klasiklerinin Türkçe’ye çevrilerek Köy Enstitüleri öğrencileri tarafından bunların okunarak, tanıtılması ve eleştirilmesi zorunluluğu getirilmesinin yeni bir okur-yazar kitlesini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Efendioğlu, Berkant ve Arslantaş (2010)’a göre günümüzde okur-yazar oranının %5-%10 düzeyinden %90’lara çıkması okur-yazar oranının yükseltilmesine yönelik etkin uygulamalar arasında sayılabilir. Ülkemiz’de her ne kadar Kütüphane ve Kütüphanecilik programları yurt geneline yaygınlaştırılmaya çalışılsa da, okuma alışkanlığının hâlâ çok düşük düzeyde olduğu yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur(Bülbül,2005).

KAYNAKLAR

1- Ata, B.; Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, cilt21, sayı 3(2001);193-207

2- Efendioğlu A., Berkant H.G. ve Arslantaş Ö. ; 1.Ulusal Eğitim Programları ve Öğretim Kongresi,13-15 Mayıs 2010;Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi,Balıkesir

3- Bülbül, M.; Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, Yaz,2009,7(3), 667-689.

4-  http://tr.wikipedia.org/wiki/John_Dewey adresinden 05.02.2015 tarihinde saat 11:01’de alınmıştır.