images

Toplumsal Kurumlarımız Neden Eğitime Muhtaç?

Toplumsal kurumlar denince, aile kurumu, siyaset kurumu, ekonomi kurumu, hukuk kurumu ve din kurumu akla ilk gelenler arasında sıralanır. Bunun yanında kültür, ahlak ve diğer bir takım toplumsal yapılar ve sistemler de bu kurumlar arasında sayılabilir.

Bir toplumda yer, meslek, statü veya sınıf değişikliği gibi durumlar toplumsal hareketliliğe neden olur. Eş zamanlı ya da benzer statüler arasında gerçekleşen yatay hareketlilik coğrafi, ekonomik ya da saygınlık gibi farklara neden olmaz. Ancak aynı ya da farklı kuşaklar arasında veya farklı statüler arasında gerçekleşen dikey hareketlilik ekonomik, coğrafi ve statü farkları yaratır. Toplumsal dikey hareketliliği sağlamada en etkili kurumların başında ise eğitim kurumu gelir.

Eğitimin kurumunun rolü diğer toplumsal kurumlarla kıyaslandığı zaman yadsınamaz bir öneme sahiptir. Eğitim toplumda yukarı doğru dikey hareketlilik sağlama, milli birlik ve beraberliği koruma ve arttırma gibi çok önemli roller üstlenir. Bunun yanında yeni mesleklerin yaratılması için topluma yeni bilgi ve beceriler eğitim yolu ile kazandırılır. Aynı zamanda eğitim, toplumsal kontrol ve denetime de dolaylı bir katkı sağlar. Bunu sağlarken, uygun birey yetiştirme, toplumsal huzur ve istikrarı sağlama, yazılı olmayan kültürel normlardan yararlanma (formal eğitimin yanında informal eğitimden yararlanma), milli bilinci geliştirerek bir ülkeyi oluşturan toplumun, toplumsal bir ortak reaksiyon geliştirmesine yol açma gibi çok önemli roller üstlenir.

Ekonomi ve eğitim arasındaki ilişki, tolumda nitelikli insan gücünün ortaya çıkarılması, teknolojik gelişmelerin daha üst seviyeye çıkarılması, toplumsal hareketliliği ve bir takım girişimcilik faaliyetlerine ön ayak olması ile açıklanabilir.

Siyaset ve eğitim arasındaki ilişki, siyasi partiler ve hükumetlerin etkisiyle çıkarılan eğitim politikaları, ülkeye siyasi olarak hakim olan ideolojinin aktarılması, Cumhuriyet ve Atatürkçülüğün benimsenmesi, eğitim kurumlarının geçirdiği bir takım değişiklikler ile açıklanabilir.

Aile ve eğitim arasındaki ilişki, çok sayıda faktör ile açıklanabilir. Bunlardan biri, kurumsallaşmadan önce eğitimin yalnızca aile içinde olması, günümüzde ise aileden devralınan bu rolün eğitim kurumlarınca yürütülmesi olabilir. Çünkü ailenin kazandırdığı değer yargıları yalnız çocuğun okul başarısını etkilemekle kalmaz, kişisel başarısını da etkiler ve çocuk genellikle ailede kazandığı bu değer yargıları ile yaşamını sürdürür ve şekillendirir.

Din ve eğitim arasında da belli bir ilişki bulunur. Daha önce dini kurumlarla eğitim kurumları bir arada bulunurken, Cumhuriyetin kuruluşu ve laiklik ilkesinin kabulüyle birlikte bu kurumlar birbirinden ayrıldı. Toplumu yapılandırma ve politikaları etkileme özelliğinden dolayı din, eğitim kurumları için önemli bir yere sahiptir. Bunun yanında tüm eğitim kurumlarının toplum için hurafelerden arındırılmış dini bilgileri, öğrencilere  kaynağından  edindirme işlevi bulunurken bazı okulların nitelikli din adamları yetiştirme gibi işlevleri bulunur.

Eğitimin, insanı hem bireyleştirme hem de toplumsallaştırma gibi iki işlevinden söz edilir. Bu çerçeveden bakıldığında eğitim temel hedefi, doğası itibariyle insansal ve toplumsaldır. Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun eğitimin nihai hedefi insanı ve insanlığı yani toplumu yüceltmektir. Eğitimin bu hedefi gerçekleştirirken bu hedeften daha önemli olan bir işlevi vardır ki oda “zarar vermemek”tir. Dolayısıyla eğitim çevreye, tabiata ve canlılara zarar vermeden insanlığı yüceltme hedefiyle temelde toplumsal bir yapı arz eder.

Eğitimin öncelikli hedef haline geldiği toplumlarda insanın entelektüel sermaye ya da sosyal bir sermaye haline gelmesiyle ekonomi kurumu arasında sıkı bir ilişki vardır. Öte yandan daha bilinçli birlikteliklerin sağlanması (aile yapılarının kurulması) ve sonuçta bilinçli nesiller yaratılması, aile kurumu ve eğitim arasındaki bağ ile ilişkilidir. Bunun yanında eğitimsizliğin yol açtığı suç oranlarının düşmesi ve insana verilen değerin artmasıyla birlikte hukuk kurumu; toplumun özüne dönme arayışlarında, insanların öz değerlerine sahip çıkma eğilimi ve içselleştirilen dini normların öz denetimi sağlaması ile din kurumu, eğitim kurumu ile doğrudan ve dolaylı olarak ilişkilidir. Özetle eğitim kurumları; fırsat eşitliği sağlayarak sosyal sınıf farklarını azaltır, toplumsal hareketliliği ve sosyo-kültürel bütünleşmeyi sağlar.

KAYNAKLAR
Aydın, M. (2000). Kurumlar Sosyolojisi. (İkinci Baskı). Ankara: Vadi Yayınları.
Balay, R. (2004). Küreselleşme, bilgi toplumu ve eğitim. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi37(2), 61-82.
Çalık, T., & Sezgin, F. (2005). Küreselleşme, bilgi toplumu ve eğitim. Kastamonu Eğitim Dergisi13(1), 55-66.
Friedman, T. (1999). The Lexus and The Olive Tree: Understanding Globalisation. New York: Farrar, Straus and Giroux. Çev. Elif Özsayar
Hoşgörür, V. (2006). “Eğitimin Toplumsal Temelleri” Eğitim Bilimine Giriş.(Ed.: Özcan Demirel, Zeki Kaya). Ankara: PegemA Yayıncılık, ss.115-148.
Kesim E. (2008), Boyacı, A. (Editör) Eğitim Sosyolojisi ve Felsefesi Eskişehir: Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 973.
Özden, Y. (2002). Eğitimde yeni değerler. Ankara: Pegem Yayıncılık.
Şişman, M. (2011). Eğitim bilimine giriş. Pegem Akademi.
Tezcan, M. (1985). Eğitim sosyolojisi. Ankara Üniversitesi Eğitimbilimleri Yayınları, No:150.
resim kaynağı: http://scanlonfoundation.org.au/author/scanlon_admin/