Tüm dünyada değişik toplumlar bazında ya da bireysel bazda karşılaşılan statü endişesinin nedenlerini sevgisizlik, snopluk, beklenti, meritokrasi ve güven biçiminde kategorize ettikten sonra bunları detaylı biçimde ele alan, ayrıca yaptığı incelemeler ve gözlemler sonucunda bu endişelere felsefi, sanatsal, politik çözümleri tarihsel akış içinde yansıttıktan sonra hristiyanlık ve bohemliğin bu endişelere getirdiği çözümleri de irdeleyen Botton’un, kitabını bir solukta okutmayı başaran yazarlardan biri olduğu söylenebilir.
Statü Nedir?
Yazara göre Latince ”Ayakta Duruş” anlamına gelen statü kelimesi, dar anlamda kişinin bir gruptaki resmi ya da mesleki duruşunu belirtirken, geniş anlamda kişinin dünyanın gözündeki değerini ve önemini ifade etmektedir(sf.7). Tarihsel akış içinde avcıların, savaşçıların, soylu ailelerin, din adamlarının, askerlerin ve doğurgan kadınların zaman zaman diğerlerinden daha yüksek statüye layık görüldüğünü belirten yazar, 18. yüzyıldan itibaren parasal zenginliğin statüyü belirlediğini ifade etmekte, günümüzde ise bunun daha çok meritokrasi adı verilen yeteneklerin parasal zenginliğe dönüşmesi ile meydana gelen kazanılmış bir statü olduğundan söz etmektedir.
Yazar yüksek statünün bize para, özgürlük, mekan, rahatlık, zaman kazanma gibi getirilerinin yanında başkaları tarafından önemsendiğimiz ve değerli insan muamelesi gördüğümüz hissi kazandırdığını ifade etmektedir.
Statü Endişesi Nedir?
Yazara göre yaşam boyu bizi etkisi altına alan azılı bir korku olan statü endişesi, yaşadığımız toplumun bize dayattığı başarı siluetinden dolayı itibar ve haysiyet kazandıktan sonra bunun günün birinde bir alt basamağa düşeceği ya da kaybedilebileceğine dair hissettiğimiz köklü bir endişedir.
Statü endişesini meydana getiren itici güçler nelerdir?
Botton, statü endişesinin güç kaybetme, kendini işlevsiz hissetme, emeklilik, meslektaşlarımızla yaptığımız sohbetler, ünlülerin yaşam öyküleri ve arkadaşlarımızın bizden daha büyük başarılar elde etmeleri gibi öğeler tarafından tetiklendiğini savunmaktadır(sf.8).
Statü endişesinin emareleri nelerdir?
Yazara göre bu endişeyi dışa vurmak hoş karşılanmadığı için kıskançlık duygusu dışa pek fazla yansıtılmasa da bir anda dikkatin dağılması, bakışların dalıp gitmesi, zoraki bir gülümseme ve başarı haberi karşısında yaşanan uzunca bir sessizlik gibi emarelerden söz edilebilir.
Yazara göre nadir insanlar dışında bir çoğumuz kendimize tahammül edebilmek için dünyanın bize saygı duyduğuna dair bir takım işaretler arar, onlara bel bağlarız. Statü sahibi olmak ne kadar zorsa, onu tüm yaşam boyunca aynı seviyede tutmak da bir o kadar zordur. Soyluluktan gelen statüyü bir kenara koyarsak, günümüzde içinde bulunduğumuz toplumda elde ettiğimiz başarıların, aslında bizim statümüzü belirlediğini söyleyebiliriz.
Botton, başarısızlığın hepimiz için an meselesi olduğunu savunan yazar; çevre kaynaklı ekonomik sorunlar, iş hayatında karşılaşılan problemler ve bilgisizlik gibi bazı değişkenlerin insanı başarısızlığa sürüklese de
Snopluk
”sine” ve ”nobilitate” kelimelerinin birleşmesi ”s.nob.” şeklindeki kısaltması ile meydana gelmiştir. ”Soylu olmayan” anlamına gelmektedir. Zamanla yüksek statü sahibi olmayan, aristokrasiye duyulan heves, yüksek statünün yokluğundan rahatsız olan, ayrımcılık yapan, bir şeylerin diğerlerinden daha değerli olduğunu yüksek sesle ifade eden biçiminde anlamlar kazanmıştır.
Tarih boyunca statüye farklı yerlerde farklı anlamlar yüklenmiştir:
1. Sparta (MÖ 400)’da askerlerin,
2. MS 1500’de Roma’da rahiplerin,
3. 1815’te Weimar’da şairlerin,
4. 1967’de Çin’de Çiftçiler’in statü sahibi olduğu belirtilmiştir(sf.26-27).
Bu bağlamda günümüzdeki ‘tüccarlığı’, diğer bir deyişle ‘zenginliğin’ statünün belirleyicisi olduğu düşünülebilir.
Yazar, snopluğun ardında ‘histerik bir korku’ yatabileceğini düşünmektedir. Çünkü kendi duruşundan emin olan kişilerin etrafındaki kişileri aşağılama gibi bir huyları olmadığını, kendini beğenmişlik ve kibrin asıl nedeninin derin bir korkudan kaynaklandığını ifade etmektedir.
Bir Cevap Yazın